…“Dil yorgunları”, kendi karanlıklarında dolaşıyor. Burada insanın ilk haliyle, en rezil, en saf, en güçlü, en zayıf haliyle karşılaşma cesaretini sınıyor. Sandık içinde izleyecekleriniz ‘Dil Yorgunları’nın yer üstüne çıkarken yanında getirdikleri… Dikkatle bakın: Uzun bir yoldan gelmiş gibiler, daha doğrusu bir yolculuğun içindeler. Sanki unutulmuş, silinmiş dillerin, imgelerin tozu duruyor üzerlerinde.. Onca yorgunluğa rağmen arkanızı döner dönmez gidecekmiş gibiler yine de, yeni bir dilin peşinden, edindikleri bütün dilleri unutmayı göze alarak... Hem yorgunlar hem yoldalar... Bu size tuhaf, hatta tutarsız mı geliyor? Kendi cehenneminize dönün! Tutarlılık da önünde sonunda öğrenilmiş, edinilmiş, boyun eğdirici, köşeye sıkıştırıcı bir kavram değil mi? Duyguların, düşüncelerin hapsedilme hali yolu değil mi? Eğer bir tutarlık peşindeyseniz, bırakın bu yolculuk haliniz olsun…

Berat Guncikan